CANSULTANIM FM FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

CANSULTANIM FM FORUM

CANSULTANIM FM'in FORUMUNA HOSGELDINIZ
 
AnasayfaPortalliAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Giremediğin Gönül senin değildir...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
yesil-cimen!*




Mesaj Sayısı : 53
Kayıt tarihi : 29/11/07

Giremediğin Gönül senin değildir... Empty
MesajKonu: Giremediğin Gönül senin değildir...   Giremediğin Gönül senin değildir... Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2007 6:46 pm


Halil Rıfat Paşa, demiş ki: “Gidemediğin yer senin değildir.” Bu sözü,
sadece Karayolları Teşkilatı benimsemiş ve kullanmıştır.Oysaki bu
manadan daha önemlisi, manevî yolları açan şu gerçektir:

GİREMEDİĞİN GÖNÜL SENİN DEĞİLDİR!

Gideceğimiz yerler sadece maddî, şeklî olanlar değildir. Asıl manevî olanlardır. Manen gideceği yere varamayanlar, maddeten hiç varamazlar. Gideceği yeri, iç dünyasına kodlayamamış olan, hedefine asla ulaşamaz.

Hatta manen gideceği yeri olmayanların, maddeten de gidecekleri yeri
olmaz; hiç olmaz. En hızlı vasıtalar, en sağlam araçlar onları hiç bir
yere götüremez.

Çünkü manevî hedeflerini kaybedenler, maddî hedeflerini de yitirirler. Gidecekleri yer kalmaz. Onlar gitmezler, götürülürler. Hatta sadece sürüklenirler.

Bu sebeple, en acınacak insanlar, araçsızlık yüzünden yolda kalanlar değil, araçları olup da gidecekleri yeri olmayanlardır.

Gitmek, gövdeye değil, gönüledir.

Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanız, varışınız da boşunadır.
O zaman, gittiğiniz yere ulaşamazsınız, sadece varmış olursunuz.
Varmış olmak vuslata ermiş olmak değildir.

Vuslat, gönüle varmaktır. Sevgi dolu bir gönüle ulaşmaktır.
Vuslat gönül işi olduğu için, varmak da gövdeyle olmaz, gönülle
başarılır. Bu sebeple, gönül varışlarının vasıtaya ve maddeye ihtiyacı
olmaz. Biri kuzeyde, diğeri güneyde iken de, bir ve beraber
olabilirler. Mesafeler, birliğe, buluşmaya, kavuşmaya asla engel
olamaz. Bir olan gönüllerin arasına kilometreler giremez; en uzak
gurbet bile ayıramaz onları, unutturamaz. Asıl mesafe, asıl uzaklık,
yanı başındakini unutturanıdır. “Dizimin dibindeki, Yemen’de;
Yemen’deki de dizimin dibindedir”der Mevlânâ... Göremediğin
gönülden ırak olursun. Gönül görmek diye bir çaba var mı hayatımızda?
Giremediğin gönüle eremezsin. Hiç olmazsa, yanı başınızdakilerin
gönüllerinde misiniz? Yanı başınızdakiler gönlünüzde mi? Aynı dili
konuşanlar değil, aynı gönlü paylaşanlar anlaşırlar.


Büyük bir üzüntüyle ifade edeyim ki, aynı evde yaşadığı halde, ayrı
olanlar vardır. Çünkü yakınlık manevî varlığımızla sağlanır. Gövdelerin
yakınlığı ile gerçek yakınlık yakalanamaz. Kafa ve kalp uyuşması,
insanı yakından daha yakın eder, hatta tekleştirir. Böylesine bir ve
beraber olmuşları, hiçbir şey ayıramaz.

Hiç bir mesafe aralarına giremez.

Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül sohbet ister, kahve bahane...
Can Yücel bir şiirinde, bizi birbirimizden ayıran mesafeyi şöyle açıklıyor:

En uzak mesafe ne Afrika’dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar geceleri Işıldayan…
En uzak mesafe İki kafa arasındaki Mesafedir,
Birbirini Anlamayan…

***


Özellikle, hanımların bir hususa çok dikkat etmeleri gerekir. Sevgi ve
şefkat kahramanı oluşları, hanımları samimiyette ve saflıkta
derinleştiriyor. Bu sebeple de kolay aldatılıyorlar, çabuk
atlatılıyorlar. Mesela, Bey’i sabahleyin onu kırıp gitmiştir. Akşam
elinde bir kırmızı gül ile döndüğünde, mesele halloluyor. Bu bir Avrupa
kolaycılığıdır, işi basitleştirmektir ve biraz da maddeciliktir. Bu
yüzden de, Batılı psikologlar, hanımların bu saflığını kullanmayı çok
tavsiye ederler. Özetle derler ki, “Karınızı kırdıysanız zararı yok;
onların saf ve zayıf taraflarını kullanıp durumu düzeltebilirsiniz.
Mesela kırmızı güle dayanamazlar.” Hanımefendiler, dikkat edin, eğer eşiniz gönlünü bir gül haline getiremediyse, elindeki gülü ciddiye almayınız. Önce
gönlünü gülleştirsin, sonra da eline gül alsın. Ancak o zaman, gönlünün
temsilcisi olarak gül işe yarar ve anlam kazanır. Yoksa gönlü
gülleşmemiş adamın elinde gül, ne kadar da anlamsız ve iğreti durur...
Ama gül, hiç bir zaman, duygusal derinliği ziyade olan hanımları
kandırmaya yönelik bir fonksiyon icra etmemelidir. Bu durum güle layık
görülmemelidir. Çünkü o Muhabbet-i Resûlullah’ın (s.a.v.)
temsilcisidir. “Madem çaresi bu kadar kolay, bir dahaki sefere de,
rahatlıkla kırabilirim.” deme cesaretini vermemelidir. “Bütün mesele
bir gül ise, işim kolay” diye düşünüyor adam, kırmamaya dikkat etmiyor.
Peki, ben bunu nereden biliyorum? Bana bunu beyler anlatıyorlar, sanki
önemli bir marifetmiş gibi, hem de ballandıra ballandıra açıklıyorlar:
Hocam, “Bizde kavga uzun sürmez. Her şey bir kırmızı gülün ucundadır.
Hemen sorunu çözerim.” diyorlar... Her şey bir kırmızı gül kadar ucuz
ve kolay olmamalı. Her şey, bin bir emekle, sevgisi bereketlendirilmiş
bir gönülle halledilmelidir. Yüreğin, sevginin renkleriyle bin bir çeşit yediveren güle döndüyse, varsın elinde bir gül bulunmasın.

Gül müsün kardeşim, elin gülsüz de olur.
Gönlün gülleşmişse, o yeter bana.
Geldiğin yer gülüyorsa
Seni gören gönül eğer
Gülistana dönüyorsa
Ne mutlu sana...
Sen gül olmuşsan, gülden sana ne?
Bırak o kalsın dalında…
Üstelik gülleşmiş gönlün dikeni de yoktur.
Ne batar, ne kanatır,
Hep cana can katar…

Hep mutluluk ve huzur sunar…


Vehbi Vakkasoğlu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Giremediğin Gönül senin değildir...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
CANSULTANIM FM FORUM :: GÜNCEL YASAM :: AiLE VE COCUK-
Buraya geçin: